Translate

29 Eylül 2016 Perşembe

CAFE SOCIETY


Çok güzel bir Woody Allen filmi... IMDb si 6,9. Evet çok yüksek değil. Ama her zaman bu puanlamaya güvenmem. Bence bu film daha yüksek bir puanı hak ediyor. Woody Allen filmlerinin kendine has bir havası vardır. Biraz masalsı, genellikle komedi unsurları olan, naif filmler. Bayağı bir Woody Allen filmi izlemişliğim vardır. Bazıları sevmez bu filmleri. Ama ben izleyip de sevmediğim filmini hatırlamıyorum. Bunu da tavsiye ediyorum. Bir aşk filmi. Gerçek aşkı elinden kaçırırsan mantığını kullan diyor sanki. Ama aşk ve mantık ikilisi çok yan yana barınamıyor nedense... Neyse... Aşk derin mevzu. Çok da derinlere inmeyeyim şimdi :) İzleyecek olanlara iyi seyirler...

17 Eylül 2016 Cumartesi

JULIETA

Şimdi bitirdiğim ve çok beğendiğim film. İspanyol yönetmen Pedro Almodovar filmi. İspanyol sineması oldukça ilgimi çekiyor. İspanyolca harika bir dil zaten. Filmleri izlerken altyazılı izlemeye dikkat ediyorum. Filmden kısaca bahsetmek istiyorum ama büyüsü kaçmasın diye çok ayrıntıya girmek istemiyorum. Bir anne kız ilişkisi ele alınmış. Dram filmi. İzleyin pişman olmayacaksınız.

10 Eylül 2016 Cumartesi

ARKADAŞLAR İYİDİR

        Çok sevdiğim birkaç dostum var. Onlar da beni sever sayar, bilirim. Ne ben onları kırarım ne onlar beni...Lazımdır hayatta herkese böyle güvenebileceği, sırtını dayayabileceği dost. Bilirim ki zor zamanımda iki elleri kanda olsa koşarlar yanıma. Tabii ben de onlar için aynı şeyi yaparım. Herkes beni sevsin diye uğraşmadım hiç bir zaman. Hatta sevmediysem birini belli de ederim elimde olmadan. Ama sevdiysem de elimden ne gelirse yaparım o insan için. Eğer karşımdakinin yalan söylediğini anlıyorsam, fazlaca övünüyorsa, hep kendinden bahsediyor, karşısındakini dinlemiyorsa mümkünü yok onunla değil dost arkadaş bile olamam. Bir merhabadan öteye geçmez ona söyleyeceğim. Neyse ki kimse kimseye mecbur değil. İyi ki varsınız canım dostlarım...
Başka Türlü Bir Şey
Başka türlü birşey benim istediğim
Ne ağaca benzer ne de buluta
Burası gibi değil gideceğim memleket
Denizi ayrı deniz havası ayrı hava

Nerde gördüklerim nerde o beklediğim
Rengi başka tadı başka

Bir başka yolculuk dalından düşmek yere
Yaşadığımdan uzun

Bir tatlı yolculuk dalından inmek yere
Ağacın yüksekliğince dalın yüksekliğince rüzgarda
Ve bir yeni ömür vardığım çimen yeşilliğince

Başka türlü birşey benim istediğim
Ne ağaca benzer ne de buluta
Burası gibi değil gideceğim memleket
Denizi ayrı deniz havası ayrı hava

Nerde gördüklerim nerde o beklediğim
Rengi başka tadı başka

9 Eylül 2016 Cuma

DİZİ, KİTAP, FİLM TAVSİYELERİ

Shameless: Geçen kış izleyip 6 sezonunu bir çırpıda bitirdiğim ve heyecanla beklediğim 'Shameless' mükemmel bir dizi. Bazen kahkahalarla güldürdü bazen hüzünlendirdi bazen de düşündürdü. Vallahi ben bayıldım. Şiddetle tavsiye ediyorum.

The Affair: Bu diziye geçen yazın sonunda başladım ve bunu da hızla bitirdim. 6 sezonu yayınlandı. 7. sezonu da ekim ya da kasım ayında başlayacak. Bu dizi de son derece beğendiklerimden. Olayları yaşayanların gözünden tekrar tekrar anlatıyor ve hepsinin olaylara bakış açısının farklılığını görüyoruz.

Game Of Thrones: Bu yaz başladım Game Of Thrones'a. Evet güzel, evet çok para harcanıp çekilmiş. Çok fanatiği var. Ama beni çok da içine çekemedi. Ama yine de bir şans daha vereceğim.

And Then They Were None (Ten Little Niggers): 3 bölümlük mini bir dizi. İnstagramda çok severek takip ettiğim Merve Özkaynak tavsiyesi ile başladım ve çok sevdim. Agatha Christie  romanından uyarlama. Polisiye. Çok güzel tavsiye ediyorum.

Pucca: Bu yaz Pucca'nın bütün kitaplarını okudum ve çok güldüm.

Emrah Serbes: Behzat Ç. dizisi ortalığı kasıp kavururken ben izlememiştim. Bu yaz Her temas İz Bırakır ve Son Hafriyat kitaplarını okudum. Çok beğendim. Dizisi yeniden başlayacakmış sanırım. Tabii ki izleyeceğim. Kitaplar da su gibi aktı.

Esra Türkekul: Bu yaz iki kitabını okudum.  İlki Kapalıçarşı Cinayeti ikincisi de Cadıbostanı Cinayeti. Oldukça sürükleyici polisiyeler.

Tim Robbins: Parfümün Dansı... Bu kitabı benim için çok değerli birisi için okudum. Başlarda biraz zor ilerledi. Ama sonra çok güzelleşti ve sonu çok etkileyiciydi.

A Little Chaos: 17. yy Fransa'sında geçen öyküde yetenekli bir peyzaj mimarı olan Sabine'i Kate Winslet canlandırıyor. Sabine yeteneğine rağmen kırsal kesimde çalışan bir tasarımcıdır. Fransa Kralı 14. Louis'nin saray mimarı olan Andre (Matthias Schoenaerts) Sabine'i Versailles Sarayı'nın en gözde bahçelerinden birini tasarlaması için işe alır. Sabine bu görkemli sarayda bir yandan sınıfsal ve cinsiyetçi bir savaş verirken, diğer yandan Andre ile tutkulu bir ilişkiye başlar.

Ziyaret: Ziyaret, iki küçük kardeşin uzak bir çiflikte yaşayan büyükanne ve büyükbabasının yanına bir haftalığına ziyarete gitmelerinin öyküsünü işliyor. Çocuklar çiflik evine vardıklarında, büyüklerin son derece rahatsız edici bir olaya dahil olduklarını fark ederler; eve geri dönmeyi istedikleri anda ise kaçma şansları kalmamıştır...
Gerilim türüne unutulmaz yapıtlar armağan eden M. Night Shyamalan'ın yazıp yönettiği bir film. Sonu sürprizli.

The Martian(Marslı): Mars gezegenine astronotların gönderildiği bir görevde, Mark Watney isimli astronot şiddetli bir fırtına sonrası öldü sanılarak ekibi tarafından terk edilir. Fakat Watney hayattadır ve kendisini Mars’ta yapayalnız bulur. Elindeki sınırlı olanaklarla, zekasını ve dayanıklılığını kullanarak dünyaya yaşadığına dair bir sinyal göndermeye çalışır. Milyonlarca mil uzakta NASA ve uluslararası bilim insanları durmaksızın bu ‘Marslı’nın eve dönmesi için uğraşırken, ekip arkadaşları da tehlikeli bir kararın eşiğine gelecektir...

Macbeth: 11. yüzyıl İskoçya’sında Kral Duncan’ın ordusunda general olarak görev yapan Macbeth, asilere karşı çok önemli bir savaş kazanmıştır. Savaştan hemen sonra karşılaştığı üç kahin kendisine kral olacağını söyler. Bu kehaneti aklından çıkaramayan Macbeth, hırslı eşinin de yönlendirmesiyle Kral Duncan’ı öldürür ve tahta geçer. Fakat Macbeth bununla yetinmeyecektir. Eline geçen güçle gitgide yalnızlaşan ve en yakın dostlarından bile şüphelenecek kadar paranoyaklaşan yeni Kral, kendisine engel gördüğü herkesi ortadan kaldırmaya kararlıdır.
Shakespeare'in İskoçya kökenli General Macbeth’in hikayesini temel alan, dünya klasikleri arasına girmiş tiyatro oyunu Macbeth’in yeni bir uyarlaması olan film, iktidar için oynanan entrikaları, ihanetleri ve taht kavgalarını konu alıyor. Filmin yönetmenliğini Justin Kurzel üstlenirken başrollerinde Michael Fassbender ve Marion Cotillard yer alıyor.

Şimdilik önerilerim bunlar.
DİZİ, KİTAP, FİLM TAVSİYELERİ

Shameless: Geçen kış izleyip 6 sezonunu bir çırpıda bitirdiğim ve heyecanla beklediğim 'Shameless' mükemmel bir dizi. Bazen kahkahalarla güldürdü bazen hüzünlendirdi bazen de düşündürdü. Vallahi ben bayıldım. Şiddetle tavsiye ediyorum.

The Affair: Bu diziye geçen yazın sonunda başladım ve bunu da hızla bitirdim. 6 sezonu yayınlandı. 7. sezonu da ekim ya da kasım ayında başlayacak. Bu dizi de son derece beğendiklerimden. Olayları yaşayanların gözünden tekrar tekrar anlatıyor ve hepsinin olaylara bakış açısının farklılığını görüyoruz.

Game Of Thrones: Bu yaz başladım Game Of Thrones'a. Evet güzel, evet çok para harcanıp çekilmiş. Çok fanatiği var. Ama beni çok da içine çekemedi. Ama yine de bir şans daha vereceğim.

And Then They Were None (Ten Little Niggers): 3 bölümlük mini bir dizi. İnstagramda çok severek takip ettiğim Merve Özkaynak tavsiyesi ile başladım ve çok sevdim. Agatha Christie  romanından uyarlama. Polisiye. Çok güzel tavsiye ediyorum.

Pucca: Bu yaz Pucca'nın bütün kitaplarını okudum ve çok güldüm.

Emrah Serbes: Behzat Ç. dizisi ortalığı kasıp kavururken ben izlememiştim. Bu yaz Her temas İz Bırakır ve Son Hafriyat kitaplarını okudum. Çok beğendim. Dizisi yeniden başlayacakmış sanırım. Tabii ki izleyeceğim. Kitaplar da su gibi aktı.

Esra Türkekul: Bu yaz iki kitabını okudum.  İlki Kapalıçarşı Cinayeti ikincisi de Cadıbostanı Cinayeti. Oldukça sürükleyici polisiyeler.

Tim Robbins: Parfümün Dansı... Bu kitabı benim için çok değerli birisi için okudum. Başlarda biraz zor ilerledi. Ama sonra çok güzelleşti ve sonu çok etkileyiciydi.

A Little Chaos: 17. yy Fransa'sında geçen öyküde yetenekli bir peyzaj mimarı olan Sabine'i Kate Winslet canlandırıyor. Sabine yeteneğine rağmen kırsal kesimde çalışan bir tasarımcıdır. Fransa Kralı 14. Louis'nin saray mimarı olan Andre (Matthias Schoenaerts) Sabine'i Versailles Sarayı'nın en gözde bahçelerinden birini tasarlaması için işe alır. Sabine bu görkemli sarayda bir yandan sınıfsal ve cinsiyetçi bir savaş verirken, diğer yandan Andre ile tutkulu bir ilişkiye başlar.

Ziyaret: Ziyaret, iki küçük kardeşin uzak bir çiflikte yaşayan büyükanne ve büyükbabasının yanına bir haftalığına ziyarete gitmelerinin öyküsünü işliyor. Çocuklar çiflik evine vardıklarında, büyüklerin son derece rahatsız edici bir olaya dahil olduklarını fark ederler; eve geri dönmeyi istedikleri anda ise kaçma şansları kalmamıştır...
Gerilim türüne unutulmaz yapıtlar armağan eden M. Night Shyamalan'ın yazıp yönettiği bir film. Sonu sürprizli.

The Martian(Marslı): Mars gezegenine astronotların gönderildiği bir görevde, Mark Watney isimli astronot şiddetli bir fırtına sonrası öldü sanılarak ekibi tarafından terk edilir. Fakat Watney hayattadır ve kendisini Mars’ta yapayalnız bulur. Elindeki sınırlı olanaklarla, zekasını ve dayanıklılığını kullanarak dünyaya yaşadığına dair bir sinyal göndermeye çalışır. Milyonlarca mil uzakta NASA ve uluslararası bilim insanları durmaksızın bu ‘Marslı’nın eve dönmesi için uğraşırken, ekip arkadaşları da tehlikeli bir kararın eşiğine gelecektir...

Macbeth: 11. yüzyıl İskoçya’sında Kral Duncan’ın ordusunda general olarak görev yapan Macbeth, asilere karşı çok önemli bir savaş kazanmıştır. Savaştan hemen sonra karşılaştığı üç kahin kendisine kral olacağını söyler. Bu kehaneti aklından çıkaramayan Macbeth, hırslı eşinin de yönlendirmesiyle Kral Duncan’ı öldürür ve tahta geçer. Fakat Macbeth bununla yetinmeyecektir. Eline geçen güçle gitgide yalnızlaşan ve en yakın dostlarından bile şüphelenecek kadar paranoyaklaşan yeni Kral, kendisine engel gördüğü herkesi ortadan kaldırmaya kararlıdır.
Shakespeare'in İskoçya kökenli General Macbeth’in hikayesini temel alan, dünya klasikleri arasına girmiş tiyatro oyunu Macbeth’in yeni bir uyarlaması olan film, iktidar için oynanan entrikaları, ihanetleri ve taht kavgalarını konu alıyor. Filmin yönetmenliğini Justin Kurzel üstlenirken başrollerinde Michael Fassbender ve Marion Cotillard yer alıyor.

Şimdilik önerilerim bunlar.
öylesine...

Ne kadar uzun zaman olmuş yazmayalı... Başlıktan da anlaşılacağı üzere öylesine yazıyorum. Tarihe bir not düşmüş olayım :) Koskoca bir yaz tatili bitti. Ankara günleri başladı tekrar. Başak 2. sınıf oldu. Ben 1. sınıf okutacağım. Burayı okuyan varsa instagramda hilalinyemekleri sayfama beklerim. Super yemek tarifleri veriyorum :P Bugünlük bu kadar. İlham gelirse yazarım artık. Aslında yazmamamın sebebi bilgisayarımın bozulmasıydı ve yaptırmakta biraz gevşek davrandım. Artık vakit bulmama kaldı iş.